kibbanner
  • Dolar
    32,3092
  • Euro
    34,7707
  • Altın
    2.392,060
  • Bist-100
    10.277,000
   
20/26 °C

Parçalı Bulutlu
   
HABER GUNDEM NE VAR? NE YOK? KESFET YASAM KUZEY KIBRIS REHBERI FOTOĞRAFLAR VİDEOLAR

Sanat Hep Sınırları İhlal Etmek İçin Vardır 

LBT ve Satirigo Tiyatrosu ile birlikte Kıbrıs’taki sınır ihlalinin ilk adımlarını atan sanatçı Yaşar Ersoy ile sınırları, tiyatroyu, ihlalleri,sanatı ve ülkedeki uygulamaları konuştuk...

6.02.2017 - 15:55
Sanat Hep Sınırları İhlal Etmek İçin Vardır

Lefkoşa Belediye Tiyatrosu ve Satirigo Tiyatrosu… Ve Yaşar Ersoy… Kıbrıs’taki sınır ihlalinin ilk adımlarını attı. “Sanatçı her zaman antitezdir, eseri ve duruşuyla muhaliftir ve siyasetten kendini alıkoyamaz. Sanatçı yaşadığı çağın tanığıdır ve söyleyecek sözü olması gerekir” diyen Yaşar Ersoy ile sınırları, tiyatroyu,ihlalleri,sanatı ve ülkemizde sanatı konuştuk.
 
“SANAT ANLAYIŞIMDA HER TÜRLÜ SINIRA KARŞI DURDUM”
 
SORU: Kitabın adı “Tiyatronun Sınır İhlali” olduğuna göre ilk olarak bu sınır meselesine bir değinelim. Nedir sınır sizin için, psikolojik bir şey mi, fiziksel, yasal, sanatsal bir vaziyet mi? Ne zaman oluştu bu sınırlar?
 
CEVAP: Sanat anlayışımda her türlü sınıra karşı durdum.  Kitabın son sözünde de belirttiğim gibi “ Sanat yerleşik düzenin sınırlarını ihlal ettiği sürece barışcıl ve insancıl görevini yerine getirir.” diyerek bu anlayışımı yansıttım. Bir de Kıbrıs’ın trajedisi sonrası oluşan bir sınır vardır. Ada ikiye bölündü ve araya bir sınır çekildi. Biz tiyatro ile bu sınırın da 30 yıldır ihlalini gerçekleştiriyoruz. 1987’den bugüne iki toplumun yakınlaşması, birbirini tanıması, barış kültürünün oluşması için tiyatro sanatı vasıtası ile bu sınırın ihlali mücadelesini gerçekleştirdik. Somutlaştıracak olursak fiziki sınırdır, manevi, ruhumuzdaki ,aklımızdaki sınırdır,coğrafyamızın bölünmüşlüğünün sınırıdır.
 
“BİRBİRİMİZİ SAHNEDE ALKIŞLARKEN BİRBİRİMİZİ KATLETMEYE BAŞLADIK”
 
SORU: Sınırların olmadığı dönemlerde bugün oluşturmaya çalıştığımız barış kültürü ne durumdaydı? Sınırsız bir Kıbrıs vardı ama sanırım sömürüsüz bir Kıbrıs değildi?
 
CEVAP:1948’de maden işçileri haklarını alabilmek için etnik kimliklerini düşünmeden emek bazında mücadele etmişlerdi. Kıbrıs Türk Tiyatro Tarihi kitabımda da 1900’lerin başından 1930’lu yıllar da dâhil K/T ve K/R’ın tiyatro oyunlarına birlikte giderek birlikte seyrederek alkışladıklarını belirtmiştim. 1950’li yıllarda iki toplumun etnik farklılıklarını çatışma unsuruna dönüştürülmesi ile birlikte artan milliyetçiliğin de etkisiyle emperyalizme sömürüye karşı ortak mücadele verileceğine anavatanlarına bağlanmak için Enosis veTaksim tezleri ortaya atıldı ve bölünen parçalanan her iki toplum birbirini kesti, boğazladı, katletti. 1974’de ise adada Yunan cuntasının darbesi ve EOKA-B örgütünün darbesi sonrasında Türkiye’nin müdahalesi ile adanın bölünmesi dolayısıyla tam bir trajedi yaşandı.
 
“60 VE 70’LERDE SANAT ÇOK GÜÇLÜ OLAMADI”
 
SORU: Adada içten-dıştan her türlü ayrılıkçı güçlere karşı 1960-70-80’lerde bu ülkede hep barışı savunan sanatçıların mücadelesi ne boyuttaydı?
 
CEVAP: 1950’lerde ayrılıkçı örgütlerin  (EOKA-TMT) ortaya çıkmasıyla her iki toplum çatışmaya başladı. 1960’da Londra-Zürih Anlaşmaları öncesinde o dönemin milliyetçileri yine harekete geçer ve o dönemin Türkiye temsilcisi Burhan Işın ve Dr.Küçük’ün oyunun oynanmaması direktiği vermesine rağmen R.Denktaş’ın el altından desteğiyle Özker Yaşın’ın yazdığı  “Bayraktar Türküsü”adlı bir tiyatro oyunu sahnelerler.
 
O dönemde Muzaffer Gürkan, Ayhan Hikmet, Derviş Ali Kavazoğlu, Mişauli gibi gazeteci yazar ve aydınlar Kıbrıslılar’ın barışı için uğraşırken sanat alanında bunu pek göremedik. Her iki toplumdaki milliyetçi-şöven çizgilerin tavan yaptığı 1963 ve sonrasında ise ulusal oyunların ve ulusal oyun yarışmalarının düzenlendiği bir döneme giriyoruz.
 
Tiyatroda, şiirde, edebiyatta, 1974 kuşağı diye adlandırdığımız toplumcu gerçekçilik ile yol çıkan sanatçılar barış temalı üretimler yapmaya başladı. Adanın yaşadığı trajediden yola çıkarak barış kültürünün oluşması için eserler ortaya çıkmaya başlar.
 
“CAN GÜVENLİĞİMİZİ DE BİR KENARA BIRAKARAK 87’DE SINIRI İHLAL ETTİK”
 
SORU: Ayrılıkçı sınırlara karşı yine ilk adımı sanatçılar attı. Bu ilk adımı atanlardan biri olarak kararverme süreçleri nasıldı ve statükonun dişlerini en çok gösterdiği bu yıllarda bunu nasıl başarabildiniz?
 
CEVAP: 1986 dünyada BM tarafından “Barış Yılı” ilan edilmişti. Bu konuda ülkemizde de tiyatrocular olarak bir adım atmaya karar verdik. Aristophanes’in 2 bin 407 yıl önce yazdığı “Barış” oyununu sahnelemeyekarar verdik. Oyunu LBT’de 86-87 yılında yaptık. Bu oyunla Kıbrıslı Rum toplumuna bir dostluk eli uzattık. Rum toplumuna “Aristophanes, Helen bir yazardır ama bir dünya mirasıdır.Bu oyunu bizler oynayarak yakınlaşmayı arzuluyoruz,barış istiyoruz ve ortak bu oyunu sahneliyoruz” mesajı vermek istedik. O dönem Filelefteros gazetesi yazarı Dimitri Papadimitri’nin oyunla ilgili K/T ve Türkçeyi aşağılayan yazısına oyunun çevirmeni Bekir Azgın’ın yanısıra Ahmet Tolgay da yazılarıyla cevap verdi.
 
O dönemin LTB Başkanı Mustafa Akıncı’yla da görüşerek Rum tiyatrocuları davet ettik. Aristophanes’e yakışan bir seviyede oyunu sahneledik ve ortak bir kültür-sanat eseri ürettik. O dönemde Satirigo Tiyatrosu da Aziz Nesin’in öykülerinden oyunlaştırılan “Kahve ve Demokrasi” adlı bir oyunu sahneliyordu. Aziz Nesin 12 Eylül cuntasının devamı olan yönetim Nesin’e kendi oyununun prömiyerine katılamaz(Nesin’e pasaport vermezler). Yani şövenist mentalite her yerde karşımıza çıkıyor. Bu Türkiye’de de Yunanistan’da da Kıbrıs’ın Kuzeyi’nde Güneyi’nde hep aynı düşünceye sahiptir. Satirigo Tiyatrosu’ndan davet alınca 22 kişilik ekiple Güney’e geçmemiz gerektiği için R.R.Denktaş ile görüşürüz.
 
Denktaş  Lefkoşa’nın iki belediyesinin sürdürdüğü ortak kanalizasyon çalışmalarına da atıfta bulunarak “Boklarınızı birleştirdiniz, sanatınızı da birleştireceksiniz” der. Biz de tüm şartları zorlayarak (bize can güvenliğinizden Denktaş yönetiminin sorumlu olmadığına dair belge imzalattılar) ilk kez sınırı ihlal ederiz. Tek bir gazeteciye izin vermediler ve bizleri nerdeyse dışlayarak geçmemize izin verdiler. Denktaş ve milliyetçi cehpe orada bir başarısızlık ve provokasyon sonucunda bu ilk adımın son adım olacağı düşüncesiyle izin verdiklerini düşünüyorum. Onlar da bu olaydan prim yapacaklardı ama olay tam da milliyetçi-şöven kesimlerin hayal ettiğinin tersi oldu. O gece tarihi bir an yaşadık. Hasan Kahvecioğlu’nun deyimiyle “Yücel Köseoğlu o gece sahnede harikalar yarattı”. 20 dakika oyun Güney’de Rumlar tarafından ayakta alkışlandı ve BBC, Reuters gibi ajanslar da bu önemli adımı dünyaya duyurdu. oyunlarımızı izledik,ortak etkinlikler yaptık,barış eylemlerinde birlikte sözümüzü söyledik.
 
“SAV VE DURUŞ AYNI OLMALIDIR”
 
SORU: Kitapta da bahsi geçen bir “onur/onursuzluk” meselesi var. Sizin çok ciddiye aldığınız bu konudaki yaklaşımızın nedir? Size göre “Onurlu Sanatçı” kimdir ve bunun belli kriterleri varmıdır?
CEVAP: Bu kitabın girişinde de değindiğimiz gibi sanatçı bu ikiye bölünmüş coğrafyada her zaman barışın yanında yer almalıdır. Homeros’tan Bertolt Brecht’e, Fikret Demirağ’dan Teyfik Fikret’e, Şolohov’dan Nazım Hikmet’e, Ghandi’den Aziz Nesin’e sanatçının duruşu halkların kardeşliği ve barıştır. Bir yerde eğer bir haksızlık, adaletsizlik,zulüm varsa sanatçı orda tarafsız kalamaz.Onun tarafı haksızlığa,eşitsizliğe karşı durmasıdır.
 
Tabi sanatçı bunu hem eserinde vurgulayacak hem de hayatındaki duruşu ile de bütünleştirecek.Eserinde savunduğu sav ile hayattki tutum,davranış ve duruşu tersi olan kişinin ikisinden birisi sahtedir demektir. Sav ve duruş aynı olmalıdır ve bu da sanatçının onuru olmalıdır. LBT olarak bu 30 yıllık serüvenin yanısıra 48 yıllık sanat yaşamımda hep bu onura dikkat ettim. Lübnanlı yazar-düşünür H.Cibran’ın da dediği gibi “ Zalim zulmünü  işletirken ak ellilerin elleri temiz olamaz”.Yani tarafsız kalırsan,sesini çıkarmazsan senin de ellerine pislik bulaşır.Yazarken söylermiş gibi yapanlar da bu kategoriye girer.
 
“ACILARIMIZDAN DERS ALMALIYIZ”
 
SORU: Bu sınır ihlali sürecinde sizler çok sağlam dostluk köprüleri de kurdunuz. Hem siz hem de bu hareket içinde olan insanlar artık çok iyi birer dost ve bu dostluk yeni kuşaklarla da sürüyor. Bu dostluğun hikayesini de doğrudan yaratıcısından dinlemek isteriz. Biraz da Niyazi Kızılyürek’in tanımladığı “Bahar’dan Önceki” zor dönemi anlatmanızı rica edecem...
 
CEVAP: 2004 Annan Referandumu’ndan sonraki dönem daha kolaydı. Esas zorluklar kapılar kapalıyken vardı. Gazeteci kafkanidis’in belirttiği 2003’teki bahar gelmeden önce de 1987’den itibaren biz bu dostluğu inşa etmeye başlamıştık. Kostas Kafkaridis, Hristos Zanos, Stello Kafkaridis, Popi Avraam, Mikis Loizidiou, Yaşar Ersoy, Yücel Köseoğlu, Erol Refikoğlu,Işın Cem ve Osman Alkaş bu dostluk köprüsünü kuran tiyatroculardı. İki tiyatronun dostluğu acılarımızdan ders almak şiarı üzerine kuruldu.Her iki toplum da büyük hatalar yaptık. Etnik farklılıklarımızı emperyal güçlerin de kışkırtmasıyla çatışmaya dönüştürdük ve birbirimizi kestik.
 
Evet,Annan Planı’nda hayal kırıklığına uğradık ama Kızılyürek’in dediği “Kaybolan Bahar”dan sonra da sınırı ihlal etmeye devam ettik ve edeceğiz. Cenevre görüşmelerinin devam ettiği süreçte tamamlanan bu kitapta sonuç ne olursa olsun (federal çözüm, görüşmelerin devamı veya trnc forever) bizim sanatımızla sınırı ihlal etmeye ve barış kültürünü yaratmak için katkı yapmaya devam edeceğimizi vurguladık. Bugünkü iki lideri arkadaşım Nicos ve arkadaşım Mustafa olarak yine tiyatroda buluşturduk ve iki liderin izlediği ilk tiyatro eseri  olan “Rumca Küstüm Türkçe Kırıldım” oyunundan sonra ikisi de Yaptığımız hataları sahnede gördük, bundan ders almalıyız ve gelecek kuşaklara aynı acıları yaşatmamalıyız.” dediler.
 
Kitapta oluşturulan bazı ortak değerlerden de bahsediliyor. Kıbrıs’ın tarihinde bizler de ortak tiyatro yapmak vasıtasıyla hem fikir hem kol emeğimizi ortaya koyduk. Hem fikir hem kol emeği ile sanat yaparak birçok ilke imza attık. Bu 350 sayfalık kitap bu üretilen ortak değerlerin toplamıdır. Daha önce birbirine silah sıkan insanlar sanatın büyüsüyle, sanatın insancıl, barışçıl ortamında birbirini alkışladı. Bu süreçte K/Tve K/R barış için ne yaptı diye tarihte sorulduğunda bu kitaptkiler işte o sorunun somut yanıtıdır(başkaları da var tabi ki). Bu kitap bir barış mücadelesinin belgesidir.
 
“VATAN HAİNİ” SUÇLAMALARI
 
SORU: Bu iki tiyatronun sınır ihlali aslında bugün çok gelişen iki toplumlu faaliyetlerin de yolunu açmadı mı? Yani tiyatro bir öncüllük yaptı...
 
CEVAP: Bizim  bu öncülüğümüz daha sonraları birçok STÖ’ye de yol açmış ve ekonomik olsun,kültür-sanat veya sosyal alanda olsun iki taraftan birçok kuruluş ve örgüt iki-toplumlu ilişkilere başlamıştır. Bizim tarafın resmi tiyatrosu bizim bu barışçıl girişimlerimizi engellemek için vatan haini suçlaması ile resmi makamlara mektuplar yazıp jurnalleme vazifesini yapıyorlardı.
“En sağlam, iyi garantör eğitim sistemidir.”
 
SORU: İnsanı kendi vatanı varken neden başka limanlara sığınır? Bu adada bu durum sıkça görülüyor. Bunun nedeni ne olabilir?
 
CEVAP: K/T ile K/R’ın işledikleri en büyük günah biraraya gelip ortak bağımsızlık mücadelesi vereceklerine TAKSİM ve ENOSİS’in peşine takılmalarıydı. Şu anda ise birbirlerine güvenemiyorlar çünkü şövenizm, ırkçılık, düşmanlık dolu karşılıklı iki eğitim sistemleri vardı ve hala vardır. Paul Eduard’ın şiirinde dediği gibi “ İnsanlarda en sıcak kanun suyu ışık yapmaları, düşü gerçek yapmaları, düşmanı kardeş yapmalarıdır.” Öğretim sistemi değil eğitim sistemimiz bu ötekileştirici, ayrılıkçı şöven değerlerle dolu iken nasıl yakınlaşma, barışma olacak?  Biz istediğimiz kadar kendimize garantör seçelim eğer kafalarımızdaki bu hümanizma karşıtı mentaliteyi eğitim sisteminden kaldırmazsak birbirini düşman gören iki toplum olacaktır. İlk fırsatta yine birbirini kesecektir. En sağlam, iyi garantör eğitim sistemidir. Bunun için karşılıklı eğitim sistemlerine Türkçe ve  Yunanca derhal konulmalıdır. Edebiyatımıza karşılıklı şairler, edebiyatçılar girmeli ve ortak vatan bilincini oluşturacak bir kafa yapısı yaratılması için çalışılmalıdır. Federalizm zaten bir barış projesidir.
 
Buradan iki lidere çağrı yapıyorum: “Topraktır, mülkiyet, yönetim paylaşımıdır onlardan önce eğitim sistemini ele alsınlar ve aktif, somut, yakınlaştırıcı kararlara imza atsınlar. İlk adım eğitim sistemlerini tepeden tırnağa değiştirmektir.”
 
“GÖZYAŞLARIMIZI TUTAMADIĞIMIZ ANI UNUTAMAM”
 
SORU: Bu süreçte unutamadığınız anlar mutlaka vardır...
 
CEVAP: Meslek yaşamımda benim bunu yaşamasam eksik olurdu dediğim anlar vardır. İyi ki yaşadım bahtiyarlığını yaşadığım olaylardan ilki zırhlı birlikler, bomba aramaları arasında 1987’de Satirigo’da K/R izleyicilerin karşına çıkmam, salonun tıklık tıklık dolu oluşu ve dakikalarca süren alkışlardır. Bizim de gözyaşlarımızı tutamadığımız o geceyi hiç unutamam.
 
İkincisi ise trajikomik olan 2004’te bizim oyununun dekorunun Güney’e taşınması sırasında sınır kapısında dekorun geçişine izin verilmemesi ve sonrasında bulduğumuz yaratıcı çözümdür. KKTC plakalı kamyonu Güney geçişinde sonrasında ise Rum plakalı kamyonu Kuzey geçişinde durdurdular. Belediye Başkanı Kutlay Erk’in tüm enerjiisini seferber etmesine rağmen statükonun gardiyanları buna izin vermedi. İki kamyonu sınırın ortasında kıç kıça getirerek dekoru ellerimizle bir kamyondan ötekine attık. Nerdeyse kamyonlar arası ensest bir ilişki sağlayarak dekoru sahneye taşıyabildik. Yani bizlerin sınır ihlalleri bazen eğlenceli, bazen trajik, bazen tehlikeli, bazen de trajikomikti.
“Sanatçı her zaman antitezdir, eseri ve duruşuyla muhaliftir”
 
SORU: Bir sanatçı olarak kapanışta neler söylemek istersiniz?
 
CEVAP: Yani sonuçta sanatçı her zaman antitezdir, eseri ve duruşuyla muhaliftir ve siyasetten kendini alıkoyamaz. Sanatçı yaşadığı çağın tanığıdır ve söyleyecek sözü olması gerekir. Sanatçı sanatın estetik değerleri ile birlikte sanatını yapacaktır. Brecht’in dediği gibi “Siyaset tiyatro yapamaz ama tiyatro siyaset yapar”. Sanatçı gerçeğin peşinde koşar, toplumcu bakış açısıyla hareket eder, bireyci değil. Sanat her zaman, her türlü sınırı ihlal etmek için olmalıdır. Bu diyalektiktir.
 
Bir de sanattan, edebiyattan payını almayan siyasetçi zaten o ülkenin sorunlarını çözmeye de muktedir değildir. Bizim ülkede birkaç vekili tenzih ederek “Bizim milletvekillerimizin hayata bakışı oluşmamıştır” diyebilirim

 
Hayali Gerçek Oldu
 
"Anılarım 1" Kitabını Cumhurbaşkanına Takdim Etti
YORUMLAR
 Onay bekleyen yorum yok.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 

Bu haber henüz yorumlanmamış...

FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
KATEGORİDEKİ DİĞER HABERLER
“ECFOLI Haftası” Kutlanacak
Akdeniz kültürel mirasını sahiplenerek ve bunun üzerinde çalışarak anlaşmazlıkların ...
“Kıbrıs Türk Posta Sergisi” Açılıyor
Kıbrıs Amerikan Üniversitesi, Ankara’da PTT Genel Müdürlüğü’ne bağlı PTT ...
Kim Bay Schmitt 4 Şubat'ta Perde Diyecek
Lefkoşa Belediye Tiyatrosu’nun “Kim Bay Schmitt” adlı yeni oyununun 4 ...
 
Lefkoşa'da Tüm Eserler Sergilenecek
Lefkoşa Türk Belediyesi’nin eğitim alanına hizmet düşüncesi ile düzenlediği ...
Her Kadına Bir Harf Ol Projesi Başladı
Kıbrıs Genç Kadınlar Derneği (GEKAD), “Her Kadına Bir Harf Ol Projesi”ni, ...
Karanlığı Müzikle Renklendirecek
Hüseyin Kırmızı, ikinci albüm kayıtlarını, City of Prague Symphony’le yaptı...
 
Senfoni Orkestrası 2017’nin İlk Konserini Bugün Gerçekleştiriyor
Cumhurbaşkanlığı Senfonu Orkestrası, 2017’nin ilk konserini bugün YDÜ ...
LBO’dan İlkokullara Yönelik Çalışma
Lefkoşa Belediye Orkestrası, ülke genelindeki ilkokullara yönelik olarak ...
Baraka Liseli Gençlik Tiyatrosu "Yasaklar"ı Sahneleyecek
Baraka Tiyatro Ekibi Liseli Gençlik Tiyatrosu, 4 aylık çalışmaların ardından ...
 
 
  GÜNÜN MANŞETLERİ
GAÜ'de Türkan Şoray ile Ediz Hun Söyleşisi

GAÜ'de Türkan Şoray ile Ediz Hun Söyleşisi

  ÇOK OKUNANLAR
  FOTO GALERİ
KKTC TURİZM

KKTC TURİZM

  ÇOK YORUMLANANLAR
  FACEBOOK
  TWITTER
 
 
Ana Sayfa Haber Gündem Ne Var? Ne Yok? Keşfet Yaşam Kuzey Kıbrıs Rehberi
KünyeHakkımızda KünyeKünye İletişimİletişim FacebookFacebook TwitterTwitter RSSRSS Sitene EkleSitene Ekle Günün HaberleriGünün Haberleri
Maxiva