Dr. Akyar yaptığı değerlendirmede, Barış Pınarı Harekatı’nın10ncu gününde Türkiye ve ABD ile yapılan mutabakata göre harekat 120 saatliğine durdurulduğunu ifade ederek, ABD ve Türk tarafının üzerinde anlaştığı 13 maddelik metinin dünya kamuoyu ile paylaşıldığını söyledi.
Dr. Akyar açıklamasının devamında ise şunları söyledi;
Geçtiğimiz gün gerçekleşen görüşmeye, Türk tarafına Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ABD tarafına ise Başkan Yardımcısı Pence katılım göstermiştir. Ancak varılan mutabakat yine, ortak bir basın toplantısı yerine, Güvenli Bölgenin tesisi ile ilgili mutabakatta olduğu gibi taraflarca ayrı olarak açıklanmıştır. Varılan 13 maddelik mutabakata göre, Türkiye Barış Pınarı harekatını 120 saat (5gün) durduracak. Bu süre zarfında, YPG unsurları Güvenli Bölge olarak belirlenen sınırın dışına çıkacaktır. Ayrıca, bu gruplar bölgeyi terkederken, ağır silahları bırakacak ve bölgede yaptıkları tahkimat ve benzeri yapıları da yıkacaklardır. Bunun yanında bölgede Türkiye ve ABD’nin işbirliğinin devam edeceği, DEAŞ ile ilgili mücadelenin de süreceği belirtilmektedir.
Diğer önemli bir konunun da ABD’nin 14 Ekim’de yayınladığı Başkanlık Kararnamesinde belirtilen yaptırımlara ilave olarak bu 120 saatlik sürede yeni yaptırım olamayacağı da anlaşılan konular arasındadır. 120 saatlik süreninde büyük bir ihtimal ile Cuma (18 Aralık) sabah saatlerinde başladığı ve Çarşamba ( 23 Aralık) sabah saatlerinde sona ereceği öngörülmektetir. Varılan mutabakat, Barış Pınarı Harekatı’nın geldiği aşama göz önünde bulundurularak mevcut durum ile ilgili şu şekilde bir değerlendirme yapılabilir;
Mutabakatta YPG’nin tanımı yapılmamıştır. Bununla birlikte, eğer PKK/PYD/SDG’li teröristler Güvenli Bölgenin dışına çıktığı takdirde, Türkiye hem başlangıçtaki Askeri Hedefini gerçekleştirmiş; olacak hem de bu hedefine, TSK’nın bir personelinin tırnağı dahi incinmeden gerçekleşecektir. Eğer teröristler bunu yerine getirmezse, Türkiye, ABD ve AB ülkeleri nezdinde durum üstünlüğü elde edecektir.
Harekat’ın durdurulacağı haberi duyulduğunda, bu haber ülke içinde bir şaşkınlık yaratmıştı. Çünkü maalesef bu satırlarda bir çok kez dile getirmemize rağmen harekatla ilgili, sürekli olarak yüksek perdeden ve herkes tarafından konuşmalar yapılmaktaydı. Bu konuşmalar sosyal medya ile birleşince, kamuoyundaki beklenti de yükseldi ve tavan yaptı. Bu nedenle harekatın belirli bir süre durdurulması, Türk kamuoyunda negatif bir gelişme olarak algılandı. Halbuki uluslararası ilişkiler ve diplomaside bu tarz gelişmeler normal olarak görülmelidir. Bunun yanında, ABD Başkan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanının apar topar Türkiye’ye gelmesi, mutabakat yapılması, sahada harekatın çok iyi gittiğini, teröristlerin sıkıştığı yönünde algılanmalıdır. Umarız ki harekata verilen bu arada, bundan sonraki gelişmelerde, ilgisiz kişilerin konuşması ve yüksek perdeden konuşmalar konusu tekrar gözden geçirilir.
Varılan mutabakatta yer almayan bazı konular Başkan Yardımcısı Pence tarafından basına verilen demeçlerde dile getirilmiştir. Pence konuşmalarında sürekli “Ateşkes” ifadesini kullanmıştır. Ancak kamuoyu ile paylaşılan İngilizce metinde böyle bir ifade yoktur. Diğer önemli bir konu ise, Güvenli Bölgenin ‘Uluslararası Düzlemde’ kurulması için Türkiye ile anlayış birliğinde olduklarını belirtmiştir. Bu konu da ilk olarak gündeme gelen bir konudur.
120 saatlik sürenin sonunda Türkiye’nin gündemine gelebilecek muhtemel konular ise şu şekilde olabilir:
-Mutabakatın 10uncu maddesinde “YPG güvenli bölgenin dışına çıktığı takdirde, Türkiye harekatı durduracaktır” ifadesi bulunmaktadır. Bu durumda Güvenli Bölgenin emniyeti nasıl sağlanacaktır? Kurulması düşünülen yerleşim yerlerinin güvenliği nasıl sağlanacaktır? Ağır silahların toplanması ve tahkimatların imhası nasıl olacaktır?
-Güvenli Bölgenin dışına çıkan PKK/YPG unsurlarının durumu ne olacaktır? Bunların da tasviyesi gerekecektir.
-DEAŞ’lıların Türkiye tarafından kontrol altına alınması, gerektiğinde yargılanmaları nasıl olacaktır? Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan, Washington Post gazetesine yazdığı makalede DEAŞ’lıların aileleri için uluslararası kurum ve kuruluşlarla işbirliği yapılabileceğini belirtmişti. Özellikle, Türkiye’yi DEAŞ’lı mahkumlar üzerinden herhangi bir suçlamanın önüne geçilmesi için, DEAŞ’lı mahkumlar ile ilgili hususların BM veya başka bir uluslararası kuruluş gözetiminde yapılmasının uygun olacağı öngörülmektetir.
Görüldüğü üzere Suriye’de durum daha da kaotik bir hal alabilir. Dolayısıyla 120 saatin sonunda Türkiye yeni sorun ve konular ile karşılaşabilir.
Ama tüm bunları devre dışı bırakacak bir yolu Türkiye hala elinde tutmaktadır. Bu ise, Türkiye’nin en kısa zamanda Suriye ile görüşerek, 1998 Adana Mutabakatı ve 2011 yılındaki anlaşma esaslarında yoluna devam edebilmesi seçeneğidir.”