Toplumcu Kurtuluş Partisi Yeni Güçler (TKP-YG) Genel Başkanı Prof. Dr. Mehmet Çakıcı Deniz Gürgöze’nin sunduğu Kanal T TV Kanalında Bakış Açısı proğramına konuk oldu.
Seçim ve Halk Oylaması Yasası’nda değişiklik yapılarak seçime gidilmesi gerektiğini söyleyen Çakıcı, Seçim ve Halk Oylaması Yasası’nın 2017 yılında yeni bir sistem olarak geçirildiğini fakat bölgelerden kaynaklı dezavantaj yaratarak karmaşıklık yaşandığına vurgu yaptı.
TKP-YG Genel Başkanı Mehmet Çakıcı, Kıbrıs Türk halkının Covid-19 pandemisi ile boğuştuğu ve ekonomik zorluklar yaşadığı bir dönemde Başbakanın bakan değişikliği yaptığını ve parti içi güç kavgalarının ön plana çıktığını vurgulayarak, yaşananların koltuk kavgasından ibaret olduğunu belirtti.
Çakıcı konuşmasını şöyle sürdürdü:
‘’Bu hükümet erken seçim hükümetiydi. Erken seçim hükümetinin yapması gereken 3 işi vardı; öncellikle bütçeyi geçirecek ve Türkiye ile ekonomik bir antlaşma imzalayacaktı. Zaten ikisini de çok zor yapabildi. 3’ncü nokta ise, partilerin 3 bölgeli sistemi ara kesit alarak, başka bir öneride değerlendirmesi gerekirdi. 2017 yılındaki yasa değişmeliydi.”
“ÖNEMLİ OLAN SİSTEM DEĞİL KİŞİLERDİR”
Çakıcı, “Hükümet, Ekim ayında seçime gitmek zorundadır. Çünkü yasamız ‘’bir milletvekilinin meclisten boşalması halinde ilk Haziran ayında seçim yapılır” diyor. Haziran ayında Ersin Tatar'ın Cumhurbaşkanı olmasından dolayı bir milletvekilliği boşaldı. Dolayısıyla yasal bir zorunluluk olarak o boşalan bir milletvekilliği için seçim yapılmalıdır. Bu da ülke genelindeki bir seçim olmalıdır. Çünkü bir önceki yasa değişmiş durumdadır. ‘’Ancak bir milletvekilliği yeri ne zaman ertelenebilir?” sorusuna yanıt olarak, eğer bir seçim tarihi belirlenirse ve o tarih de net olmuşsa eğer, Haziran’da seçim yapılmayabilir. Bunu da seçim yasası söylüyor” ifadelerini kullandı.
Çakıcı, Başkanlık sisteminin belediyelere benzeştiğini, o yüzden başkanlık sistemine yabancı olmadığımızı söyleyerek, birçok belediyenin başkanlar tarafından batırıldığını da hatırlattı. Çakıcı, önemli olan sistem değil kişilerdir” dedi.
Çakıcı konuşmasına şöyle devam etti;
“Parlamenter sistemi de başkanlık sistemini de iyi yapan da bozan da insandır. Örneğin başkanlık sisteminde bir diktatör seçilirse herkes ağlar, iyi bir başkan seçilirse ülkenin gelişimi olur. Parlamenter sistemde de düzgün bir koalisyon kurulduğu zaman ve yasalar değiştirilerek ülke çok güzel yönetilebilir. Koalisyon üzerine koalisyon yaparak, hiçbir şey yapmadan da yola devam edilebilir. Bu noktada Kıbrıs gibi küçük yerlerde parti liderliğinin kararlılığı çok önemlidir. Son 20 yılda Kamu Reformu denildi yapılmadı, Genel Sağlık Sigortası denildi yapılmadı, Hukuk Reformu denildi yapılmadı, Tarım ve Vergi Reformu denildi yapılamadı… Yapıya bakıldığı zaman UBP, CTP, DP ve HP geldi ama hiçbirisi de bunları yapmadı. Bir siyaset insanının, ülkesine bir şeyler yapmak için hedefi olmalıdır. Bu hedefler sadece koltuk ve makam olmamalıdır. Siyasetçilerin görevi iş yapmaktır. Her biri bir iş yapmış olsaydı, bu sorunlar ortadan kalkardı.”
“SİYASİ PARTİLERDE LİDERLİK EKSİKLİĞİ VAR”
“Ben Mehmet Çakıcı olarak hükümet olduğum zaman hep dile getirdiğim polisin sivile bağlanmasını gerçekleştirmeden hükümetten ayrılmam mümkün değildir” diyen Çakıcı, insanların kendisine bundan dolayı oy vereceğini bu yüzden söylediği şeylerin gerçekleşmesi konusunda üzerine düşen görevi yapacağına vurgu yaptı. “Koltuğa oturduğum zaman İşkence ve Uyuşturucuyla Mücadele Yasalarını karşılarında göreceklerdir. İçişleri Bakanlığı ve Başbakanlığın gözetilmesi ve yönlendirilmesinde politikalar geliştirilecektir. İster parlamenter sistemde isterse de başkanlık sisteminde bulunayım, benim görevim ve amaçlarım bellidir. Bunları yapmak zorundayım” diyen Çakıcı, insanların bu yüzden kendisine oy verdiğini ve eğer söylediklerini yapamazsa o koltukta oturmayacağını kaydetti.
Sağlık, Kamu ve Hukuk Reformları yapılmış olsaydı bugün bu sorunlardan hiçbirinin de yaşanmayacağını belirten Çakıcı, komitelerin çalışmamasının en büyük nedenini ise siyasi partilerdeki liderlik eksikliğine bağladı.
Çakıcı, siyasilerin korku içerisinde olduğunu savunarak sözlerini şöyle noktaladı:
“Uyuşturucu Denetim Serbestlik Yasası ile ilgili bir örnek verecek olursam eğer; bağımlı hastalıklarına dünyada uygulanan hukuk sistemini burada uygulamalıyız dedim. Ne mi yaptık? Hukukçuyu bulduk ve bir buçuk yıl boyunca ben söyledim, o yazdı veya benim söylediklerimi hukukçu düzenledi. Daha sonra meclise gidip, sunum yaptık ve 22’nci sıraya düştük. Bunu yukarıya çıkartmanın yolunu aradık. Hemen bunun yükseltilmesi için özel komite kurulması gerektiği söylendi. Özel komuta için tek tek partileri dolaştık ve satıcı ile bağımlıyı aynı yere koyuyoruz dedik ve milletvekillerini ikna etmeye çalıştık. Öneriyi siyasi parti yetkilileri ile birlikte verdik birlikte çalıştık ve meclisten geçti. İş adamlarının ve büyük zenginlerin korkusundan dolayı şimdi bunlar yapılamıyor. Birçoğu bakanlıklarda iş takibi yapıyor ve siyasetçiler bu kişilerin etkisi altında kalıyor. Çünkü siyasetçi seçim zamanı gidip bu insanlardan oy isteyecek. Birçok siyasi iş adamlarının etkisi altında karar alıyor ve iş insanlarına bağımlı kalarak komitelerin çalışmasını engelliyorlar.”