BYTURCO MEDYA HABER MERKEZİ
Byturco Medya Yayın Kurulu Başkanımız Gazeteci Yazar Mehmet Kesim yine çok konuşulacak çok okunacak iokuyan insanlara büyük faydası olacak ,gündem yaratacak bir köşe yazısını tarihe not düşüyorum diyerek kaleme aldı.
İŞTE O O KÖŞE YAZISI
Siz,Evet Siz, Ne Kadar İyisiniz ?
Eğer şu an bu köşe yazımı okumaya başladıysanız,bence siz oldukça şanslı bir insansınız.
Bu duyguyu belki şu an hissetmeyelbilirsiniz ama bu özel ve araştırmalarıma dayalı biraz uzun olsada sizlere ,her okuyana,onbinlere ,yüzbinlere,belki milyonlarca insanımızın bu köşe yazımın ,sizlere faydalı olacağına hayatınıza özel yaşamınıza bir dokunuş olduğuna,katkı koyacağına inanıyorum.
Bunu mutlaka hissedeceksizniz.
Köşe yazımın başlığında size sormuştum SİZ EVET SİZ , SİZ NE KADAR İYİSİNİZ ?
Bir düşünün bakalım.
Mesala En son iyiliğiniz nezaman yaptınız ?
En son hangi duygularınızla kimi sevindirdiniz ?
Eşinize çocuklaraınıza ailenize,,yakınlarınıza,insanlara davranışınız onların hoşuna gidiyormu ?
Onların sevgisini kazanabiliyormusunuz ?
Gece başınızı yastığa koyduğunuzda tebessüm ederek kazandığını sevgiyle ,yaptığınız iyiliklerin size verdiği mutlulukla,keyifle uykuya dalabiliyormusunuz.
Aileniz,mesai arkadaşlarınız,çevreniz sizi seviyor mu ?
Saygı duyuyor mu ?
Sizi ilk defa tanıyan bir insanda Ne kadar iyi bir insan ya diyerek ,iz bırakabiliyormusunuz ?
KISACA İNSANLAR SİZİ NEYLE NASIL HATIRLIYOR
NASIL ANIYOR
KONUMUZ ARAŞTIRMAM İYİLİK ÜZERİNE ...
HEMDE DÜNYA COĞRAFYASINDA SAVAŞLARIN KÖTÜLÜKLERİN HAT SAFHADA OLDUĞU CANIM ÜLKEMDE İNSANIMIZIN MİLYONLARCA KİŞİNİN MAKAMI MEVKİSİ KİM OLURSA OLSUN 7 DEN 77 YE STERESTEN KURTULMAK ÖFKESİNİ YÖNEBİLMEK İÇİN PSİKİYATRİ SERVİSLERİNİ DOLDURDUKLARI,ANTİDEPRASAN HAPLARI ARDI ARDINA YUTTUKLARI BİR DÖNEMDE.
SİZE SORUYORUM
SİZ EVET SİZ , SİZ NE KADAR İYİSİNİZ ?
Oldukça öznel bir kavram olan iyiliği tanımlamak hiç de kolay değildir. Sözlük tanımına bakıldığında “karşılık beklenilmeden yapılan yardım” ifadesi karşımıza çıkmaktadır.
Sözcüğün kendisi, insanlığın tarihi kadar eski olmakla beraber empati, dayanışma, nezâket ve daha pek çok kavramı kapsamaktadır. İyilik kavramı; mutluluk gibi duygular, hisler ya da empati gibi düşüncelerden fazlasıdır.
İçinde duygu ve düşünce kadar eylem ve hareket barındırır.
Diğer kavramlardan onu ayıran ve bizi diğerlerine göre daha çok insan eden yanı da belki budur.
İyilik eylem halinde sevgidir!
● İyilik sosyal ilişkilerimizi geliştirir
Sosyal bir canlı olan insan, görünmez iplerle birbirine bağlıdır. Hepimiz yaptığımız her davranışın bize bir şekilde dönüp geleceğinin farkındalığı ile harekete geçmeliyiz.
bir kez kalpten çıkıp da paylaşıldığında, insana misliyle geri dönmemiş bir iyilik yoktur. Siz o dönüşü bazen hemen görüp hissedemeseniz de, sevgi size geri döner. Bunun bir hikâyesi olarak, zamanında İstanbul'da kahvecilik yapan biri varmış. Dükkânı ise her dinden ve milletten insanla dolarmış. Bir gün, yeniçerilerden kabadayılığa meraklı olan bir tanesi bu kahvehaneye gelmiş, kılık kıyafetinden Rum olduğunu anladığı kişiye bakarak, "Herkese benden kahve, bu Rum'a verme!" demiş. Kahveci herkese kahvesini vermiş, en son da iki fincan kahveyi almış gitmiş Rum'un yanına oturmuş. Yeniçeri hiddetlenecek olduysa da kahveci, "Bu kahveler senden değil, benden" diyerek onu yatıştırmış. Aradan biraz zaman geçmiş, Sisam Adası'nda Rumlar isyan çıkartmış. Hikâye bu ya, bu kahveci de isyanı bastırmaya giden askerler arasındaymış fakat esir düşmüş. O zamanlarda Rumlar esirleri köle pazarında sattıkları için bizim kahveci de köle pazarına çıkarılmış, kaderine boyun eğmiş beklerken gelen bir Rum tarafından satın alınmış. Alan adam kahveciyi peşi sıra yürüterek ıssız bir sokağa getirmiş ve dönüp, "Beni tanıdın mı? Ben o yeniçeriye rağmen kahve ikram ettiğin kişiyim. Sen unutmuş olabilirsin ama 40 yıl geçse de ben o kahveyi unutmam. Şimdi özgürsün, yolun açık olsun!" demiş. İşte "Bir fincan kahvenin 40 yıl hatırı vardır" sözü buradan gelmekteymiş.
Hiç şaşırtıcı değildir ki iyilik yapan bireyler, çevrelerince iyi insanlar olarak kabul görür ve daha çok sevilirler. İhtiyaç halinde daha kolay sosyal destek bulabilirler. Tam aksine öfkeli, saldırgan ya da bencil bireyler ise yalnızlık duygularını daha çok yaşar, daha az tercih edilir ve daha zor yardım bulurlar. Dr. David Hamilton, zorlu yaşam koşullarından edinilen bu deneyimler sebebiyle evrimsel süreçte atalarımızın diğerleriyle işbirliğini öğrenmek zorunda kaldıklarını, grup içerisinde daha güçlü duygusal ilişkiler kurabilenlerin hayatta kalma şanslarının daha yüksek olduğunu ve bu sayede “iyilik genlerinin” bugüne aktarılabildiğini ifade etmektedir.
● İYİLİK MUTLU EDER
Aristoteles iyilik kavramını, “Yardım edenin herhangi bir çıkarı ya da yardım edene herhangi bir geri dönüşü olmadan, ihtiyacı olan kişiye yardım etmek” olarak tanımlamıştır. Her ne kadar özünde karşılıksız, hatta bazen kendi menfaatlerimizin aksine ve hayatımız pahasına iyilik yapıyor da olsak nihayetinde bu iyiliğin mükâfatı gibi, bu eylem karşı tarafı mutlu ettiği kadar, iyilik yapan kişiyi de mutlu etmektedir. Yapılan iyiliğin sonucunda oluşan pozitif ortamda neşe, sevinç, güven ve onur duyma gibi olumlu duygular paylaşılmaktadır. Biyolojik açıdan da iyilik yaptığımız zaman beynimizin yemek yemek, dinlenmek gibi zamanlarda uyarılan zevk ve ödül merkezi harekete geçmekte ve bu davranışlar tekrarlandıkça da iyilik yapma potansiyelimiz artmaktadır. İyilik alışkanlık haline geldikçe vücudumuz ve beynimiz de buna uyum sağlayacaktır. Böylece olumlu duygular yaşama ve mutlu olmak da bir alışkanlığa dönüşecek, öznel iyilik halinde de bir artış meydana gelecektir. ,
British Columbia Üniversitesinin bu konu ile ilgili yaptığı çalışmada, bir grup insandan gün içinde 50 dolar harcamaları istenmiş, gün sonunda parayı sadece kendilerine bir şey almak yerine başka insanlara yardım etmek için harcayanların daha mutlu hissettikleri gösterilmiştir.
● İYİLİK HAYATA ANLAM KATAR
Sıkıcı ve yalnız bir hayat sürerken başkalarına yardım ederek anlamlı ve mutlu bir hayat yaşamaya başlayan Amelia gibi, insan da kendisini aşan, kendi çıkarını düşünmeden bir şeye hizmet ettiği zaman hayatından tatmin olmaktadır. İyilik yapan birey değerli bir şeyler yapmış olmanın getirdiği duygu ile dolarak anlamlı bir hayat yaşar.
Gündemden düşmeyen kadına şiddetin, ırkçılığın, çatışmaların, saldırganlığın ve haksızlığın olduğu bir dünyada önyargısız kalabilmek- Ahmed Arif’in de dediği gibi nerede bir can ölse, oralı olmalı yürek. Olmazsa insan olmaz yürek. - iyi olabilmek ve iyilik yapabilmek önemli bir erdemdir. Ve ancak erdemli bir yaşam, anlamlı bir hayatın yoluna ışık tutar.
● İYİLİK FİZİKSEL SAĞLIĞI OLUMLU ETKİLER
Şimdiye kadar iyiliğin öznel iyi oluş ve sosyal ilişkilerimize olan etkilerini ele aldık. Fakat yapılan araştırmalar bunlarla sınırlı kalmamıştır. Çalışmalar iyiliğin fiziksel sağlığımızla da doğrudan ilişkili olduğunu ortaya koymaktadır.
İster iyilik yapan olun ister iyilik yapılan, ya da sadece bir diğerine yapılan bir iyiliğe şahit olun, her üç durumda da beynimizden oksitosin hormonu salgılanmaktadır. Bu hormon korku, kaygı ve stresi azaltırken sakinlik ve güvenlik duygularını arttırmaktadır Ayrıca “kalp koruyucu” ve “sevgi” hormonu olarak bilinen oksitosinin kan basıncını düşürerek, genel kalp sağlığını iyileştirmeye, özgüven ve iyimserliğin artmasına ve hatta ikili ilişkilerde bağlanma duygusunun güçlenmesine yardımcı olduğu bilinmektedir.
Benzer şekilde, iyilik yaptığımızda beynimizde spor yaptıktan sonra da salgılanan endorfin hormonu salgılanmakta ve bu hormon da ağrıları azaltma işlevi görmektedir. Daha da fazlası iyilik yapmak vücudumuzun en yıkıcı tepkilerinden olan stresi azaltmakta ve dolaylı olarak stres kaynaklı sağlık sorunlarından da bizi korumaktadır.
● İYİLİK DEPRASYONU VE ANKSİYETİ AZALTIR
İyilik yapmanın anti-depresan etkisine benzer bir güce de sahip olduğunu ifade etmek yanlış olmaz. İyilik yaptığımızda, sakinleştirici, "iyi hissettiren" kimyasal olarak bilinen serotonin üretilmeye başlar. Yani iyilik yapmak, mutluluğu artırmanın yanı sıra bireylerin depresif duygularını ve anksiyetelerini de azaltmaktadır. British Colombia Üniversitesinde iyilik ve anksiyete ilişkisinin araştırıldığı çalışmada haftada en az altı defa iyilik yapan anksiyete düzeyi yüksek bireylerin, bir ayın sonunda anksiyete düzeylerinde düşüş gözlenmiştir.
Stanford Üniversitesinde Psikoloji Profesörü Jamil Zaki, iyiliğe tanık olmanın iyilik yapmaya ilham verdiğini ve bunun bir virüs gibi yayılmasına neden olduğunu gözlemleyen bir dizi çalışma gerçekleştirmiştir. Tüm dünya ülkelerinin pandemi dolayısıyla zor zamanlardan geçtiği bugünlerde fiziksel olarak mesafeli de olsak aslında sosyal olarak daha da yakınlaştığımız günler yaşıyoruz. Coronavirüs yerine iyiliğin bir virüs gibi yayılması, kademeli olarak iyiliğin iyileştirici tüm yan etkilerinin bizleri sarması da yine bizim elimizde.
Varlığı anlamlı kılan değerler sisteminin nadide halkalarından biri olan iyilik, insanın benliğini süsleyen, ruhunu arındıran ve davranışlarını güzelleştiren niteliğiyle önce onu yaratılmışların en seçkini hâline getirir, sonra da toplumların insan onurunu merkeze alan erdemli bir hayat inşa edebilmelerini sağlar. Bu anlamda iyilik, zihin, inanç, duygu ve davranışların tamamını kuşatan bir bütün olarak insan ve toplum hayatının katmanlarını şekillendiren özdür, mayadır.
“Hayır”, “ihsan” ve “ikram” gibi ifadelerle dilimizde yer bulan iyilik, insanın iyiye, güzele ve doğruya öncelik veren yönünü ifade eden fıtratıyla ilişkilidir. Kur’an-ı Kerim, inancı, değerleri, ahlaki yapısı ve manevi varlığıyla iyilik sahibi insanları “salih”, “muhsin”, “sadık” gibi isimlerle zikrederken, Allah’ın verdiği maddi imkânları ihtiyaç sahipleriyle paylaşanları “infakta bulunan”, “sadaka veren” gibi vasıflarla anmıştır.
İYİLİK HAYIRDA YARIŞMAKTIR
Varlık dünyasına geldiğinden beri insanoğlunun hikâyesi, iki yoldan birinde olmakla ilgilidir: Şükredenlerin yolunda ya da kadir kıymet bilmezlerin yolunda. Cenab-ı Hak buyurur ki, “İnsanı (ömür boyu yürüyeceği) bir yola koyduk. O, bu yolu şükrederek veya nankörlük ederek yürür.” Kendisine iyilik ve erdem yolunu seçenler, “iyilik yarışına girip bu konuda öncülük ederler.”
İYİLİK SINANMAKTIR
Allah, sahip olduğu erdemleri fark edebilmesi için insana okumayı emretmiş, ilk Kur’an ayetinde ona yaratılışını hatırlatmış, ardından da mutlak anlamda ikram ve kerem sahibinin kendisi olduğunu vurgulamıştır. Okumayı ve anlamayı öğrendikten sonra insan, hayatı boyunca Allah’ın kendisine en büyük ikramı olan aklını ve kalbini iyi ya da kötü olma yolunda kullanır. Bu zihinsel ve duygusal çabanın insan ve toplum hayatına yansıyan tarafı ise insanın kerem sahibi Allah (c.c.) tarafından bahşedilen maddi imkânları ve bedensel yeterlikleri iyilik yolunca kullanmak ya da bencilce tüketmek konusunda sınanmasıdır.
İYİLİK SAMİMİYETTİR
İyilikle imtihan veya iyiliğin imtihanı aynı zamanda iyilik yapmış olma hâlinin getirdiği mutluluğu kontrol altında tutmayı gerekli kılar. Riya, üstünlük taslama, ihtiyaç sahibini hor görme, başa kakma, bilinsin ve duyulsun diye iyilikte bulunma gibi hâlleri iyilik ahlakı kabul etmez. Veren elin alan elden üstünlüğü, muhtaca yardımcı olan kişinin aynı zamanda tevazu ve şükür ile kuşanmasındadır. O, iyilikte bulunduğu insanı kendisi için bir rahmet vesilesi olarak görür; hayır ve ikramın ardından sözle bile karşılık beklemenin infak ahlakına aykırı olduğunu bilir.
İyilik yaptığı kişiyi kendi canı gibi bilmelidir gerçek iyilik sahibi. Kendini onun yerine koyabilmeli, ona samimi davranmalı, hoşa giden, güzel ve kıymetli varlıklarını iyilik yolunda kullanmalıdır.
İYİLİK, KARDEŞLİK VE PAYLAŞMADIR
Sahip olduğu mal ve imkânları hiç durmadan artırmak, çok daha fazlasını elde etmek için çabalamak, elde ettikleriyle övünmek ve paylaşmaksızın biriktirmek insanı bencilleştirerek toplumun dışına iten hastalıklardandır. İnsanoğlu, Peygamber Efendimizin ifadesiyle, “tevazu gösterdikçe yücelir, verdikçe berekete erişir.” Bencilliği ve cimriliği toplumun birbiriyle kurması gereken sıcak ilişkilere engel olarak gören Kerîm Kitabımız da ensârın muhacirlere sunduğu, paylaşarak iyiliğe erme ahlakını bizlere örnek vermektedir: “Onlar, kendi ihtiyaçları bulunmasına karşın, muhtaç kimseleri kendilerine tercih ederler. Her kim bencillik ve cimrilikten kaçınırsa, işte onlardır kurtulanlar.”
İyilik ve paylaşmak kardeşliği ve samimiyeti inşa ederken; bencillik ve cimrilik zulmü, adaletsizliği, çatışma ve savaşı besler. Hazzını hayatın odağı haline getiren insan, esasen sadece bulunduğu toplumu imha edip parçalamakla kalmaz, aynı zamanda kendi fıtratını da bencilliğin karanlığında zulme uğratır. Sevgili Peygamberimiz bu hususta şöyle buyurur: “Zulümden sakının. Çünkü zulüm, kıyamet gününde karanlık üstüne karanlıktır. Cimrilikten sakının. Çünkü bencilik ve cimrilik sizden öncelileri helak etti, birbirlerinin kanlarını dökmeye sevk etti, birbirlerinin hukukunu ihlal ettiler.”
İYİLİK YAŞAMAK VE YAŞATMAKTIR
Belirli bir zamana ve mekâna sığdırılmış insan hayatı, belirlenen vaktin gelmesiyle sona erer. İyilik, insanı ölümün yokluk olduğu duygusundan kurtaran ve bedenin ölmesinden sonra bile feyzin ve bereketin yaşamasını sağlayan muazzam bir imkândır. İslam medeniyetinin yapı taşlarından biri olan vakıf kültürünü, kalıcı iyilik anlayışına ve insanın ölümünden sonra da iyilikleriyle yaşamasına en iyi örnek olarak göstermek mümkündür.
İyilik yolunu seçenler, yaptıkları maddi ve manevi iyilik yatırımlarıyla hem kendi hayatlarını ve yaşadıkları toplumların düzenini inşa ve ihya eder hem de peşleri sıra yaşayan insanları ve toplumları hayata bağlarlar. İyiliği gelenekselleştirerek nesillere miras bırakanlar, insanlığın yarınına da hayat verirler
İYİLİK BEREKETTİR
İyilik yolculuğu, birbirinin yüzüne bakarken esenliği ve bereketi dileyenleri mübarek yolculuğudur. Mümin, tanıdığı yahut tanımadığı insanlarla karşılaştığında onlara selam ve bereket dilemekle her gün başlar iyilik yolculuğuna. İyiliğin etrafında oluşan atmosfer, bir yanıyla insanın gönül dünyasına sekinet, refah ve genişlik sunarken diğer yönüyle de insanın sıhhatini, maddi imkânlarını, elde ettiklerini, paylaştıklarını ve iyilik uğrunda harcadıklarını artırır, değerli kılar.
İnsanlığın vazgeçilmez değerlerinden olan hak ve adalet yerine maddiyat ve menfaati koyan, haklı olanın üstünlüğü yerine üstünlerin haklılığı temelinde şekillenen çağımız insanı, paylaşmanın ve infakın meydana getireceği bereketi hayatından ne kadar da uzaklaştırmıştır! Oysa iyi insan olmak ve iyilikte yarışmak üzerine kurulu İslam medeniyeti, iyilik uğruna elden çıkarılanları eksilme olarak kabul etmez. İnfak etmek matematiksel olarak elden bir şeylerin çıkması anlamına gelse de hakikatte gönle, kalbe, aileye, yuvaya ve topluma nice bereket tohumları saçar: “Mallarını Allah yolunda harcayanların, yedi başak bitiren ve her başağında yüz tane bulunan bir tohum gibidir. Allah dilediğine kat kat verir. Allah lütfu geniş olandır, hakkıyla bilendir.” Resûl-i Ekrem (s.a.s.) ise iyiliğin bereket kapılarını açtığını şöyle anlatır: “Kim helal kazancından bir hurma miktarı sadaka verirse -ki Allah sadece helal olanı kabul eder- Allah o sadakayı büyük bir hoşnutlukla kabul eder. Sonra onu sahibi için, sizden birinizin tayını yetiştirdiği gibi (özenle) dağ gibi olana kadar büyütür, bereketlendirir. Öyle ki lokma büyüklüğündeki bir sadakanın sevabı Uhut Dağı kadar oluverir.”
İyilik aynı zamanda Allah’a derinden şükretmenin yollarından biridir demiştik. Allah’ın bizlere emanet ettiklerine şükrettikçe O da bereketini bollaştırır. Şükrettikçe çoğalan nimet, paylaştıkça ve bölüştükçe insana yaşama sevinci aşılar. Her günün sabahında melekler, iyiliği paylaşanlar için hayır ve bereket duasında bulunur. Şüphesiz Allah hiç kimseye zerre kadar zulmetmez. Çok küçük de olsa yapılan iyiliğin sevabını kat kat arttırır ve kendi katından büyük mükâfatlar bahşeder.
İYİLİK ARINMADIR
Günlük hayatın meşgaleleriyle bedensel olarak tükenen, zihinsel ve duygusal olarak keşmekeş yaşayan insan, vaktin duraklarında durmaya, dinlenmeye, arınmaya, kendisini yeniden inşa etmeye ihtiyaç duyar. İyilik, anın ve mekânın içinde kaybolmakla yüz yüze kalan benliklerimize dokunarak bizlere eşref-i mahlûkat olduğumuzu hatırlatır. Bizleri onarır, besler, maneviyatımızı güçlendirir. Kimi zaman abdest, namaz, oruç ve dua gibi ibadetler kimi zaman da güler yüz, emek ve tecrübe paylaşımı, yaşlıya, engelliye, dula, yetime destek gibi sosyal faaliyetler ruhumuzu beyaz bir tülbent gibi süzer. “İnsanları Allah’a davet eden, salih ameller işleyen ve ben Müslümanlardanım diyenden daha güzel sözlü kim olabilir? İyilikle çirkinlik asla bir olamaz. Sen hep en iyi olanıyla karşılık ver. Bir de bakarsın ki aranızda düşmanlık bulunan kimse, âdeta akraban ve yakın dostun olmuştur.” “Şüphesiz ki iyilikler, günahları siler götürür.”
Kur’an’ın ve Hz. Peygamber’in iyiliğe dair vurguları, iyiliğin hem içe dönük, hem de dışa dönük boyutlarını gösterir. İyilik yapabilmek için salih kul olmak gerekirken, salih kulun manevi hayatını zenginleştirmek ve benliğini arındırmak için de iyilikle hemhâl olması lüzumludur. Kur’an’da yer verilen “Güzel sözler ancak Allah’a yükselir. Güzel sözü de, iyi davranışlar yükseltir.” ayet-i kerimesi, iyiliğin salih insanların söz ve davranışlarına değer katan yönüne işaret etmektedir.
Yeryüzünde hüzün ve elemi her gün tadan mazlum milletlerin acılarına bigâne kalanların gönül huzuruna ermeleri beklenemez. İnandığı değerler doğrultusunda her türlü ihtiyaç sahibinin elinden tutmayı bir erdem olarak benimseyenler ise yaşamanın ve yaşatmanın değerini fark ederek maneviyatlarını inşa ederler.
İyilik, çok boyutlu ve çok yönlü bir eylemdir. Psikolojik, sosyolojik, siyasi ve iktisadi açıdan gelişim, değişim, etkileşim ve dönüşümlere yol açar. İyilik, ne şekilde olursa olsun iyilikte bulunan bireylerin sevgi, huzur, güven, şefkat, merhamet, diğerkâmlık ve adalet gibi olumlu ve yapıcı duygu ve yeteneklerini geliştirdiği gibi; kin, haset, fesat, kıskançlık, kibir, gurur, intikam ve zulüm gibi olumsuz ve yıkıcı duygularına da set çeker, bunların neşvünema bulmasına engel olur. Diğer taraftan iyilik, cesaret ve ümit gibi olumlu duyguların gelişmesine ve korkaklık, sefalet, sefahat, zillet, meskenet, yeis gibi olumsuz durumlarla baş etme ve onların üstesinden gelme iradesi geliştirmeye yardımcı olur. İyilik, empati yeteneğini de geliştirerek duyguların insanın kendi içine hapsolmasını önler ve başkalarını anlamaya ve bu sayede onlarla iletişime geçmeye, onların acı ve sıkıntılarını anlamaya önayak olur. İnanç ve ahlak bakımından bir yetkinleşme vesilesi olan iyilik, psikolojik bakımdan, hem iyilik yapan ve hem de iyilik yapılan açısından karşılıklı etkilere sahiptir. Diğer yandan iyilik, aynı toplumda yaşayan insanların birlik, bütünlük, yardımlaşma ve dayanışmalarına vesile olur. İstifçiliği, tekelciliği, dünyevileşmeyi, materyalizmi, meta sevgisini, tüketim çılgınlığını, güç ve iktidar hırsını engeller, mal ve paranın dolaşımını ve bu sayede toplumsal huzur, barış, paylaşım ve yardımlaşmayı temin eder. İnsanlar arasındaki eşitsizliğin ortadan kalkmasına, sevgi, saygı, istikrar ve adaletin tesisine katkıda bulunur. İnsanı insanın kurdu değil, dostu yapar.
Günümüzde, iyiliğin de dâhil olduğu çeşitli erdemlerin, psikolojinin, klinik, sağlık, gelişim, sosyal ve özellikle din psikolojisi ve pozitif psikoloji gibi farklı alanlarınca artık daha fazla dikkate alındığı ve araştırma sonuçlarının, bu erdemlerin ruhsal, fiziksel ve kişiler arası ilişkilerdeki işlevleri açısından genel olarak olumlu etkilerde bulunduğuna işaret ettikleri görülmektedir. Bu çerçevede bir bütün olarak iyiliğin kişilik üzerindeki etkilerine ve hayattaki önemli işlevlerine ilişkin bulgulara ulaşılmıştır. Kısacası iyilik de dâhil olmak üzere bütün erdemlerin, sadece ayırıcı birer kişilik özelliği olmakla kalmayıp, aynı zamanda bunların hayatı ve kişiliği olumlu yönde biçimlendirdikleri söylenebilir.
Yaşanabilir bir dünya, ancak iyilikle mümkündür. Bütün insanlık iyilikte ısrar etmeli, onun sürekliliğini sağlamalı ve iyilikte uzlaşmalıdır. İyilik, başkasında var olmak, ötekine sevdalanmaktır. İyiliğin bulunmadığı, yani başkalarının göz ardı edildiği bir dünya, sadece kendine sevdalı ve kendi yoksul ve yoksun evreninde dönüp duran bencil, çıkarcı, hastalıklı ve antipatik bireyler üretir. Çağımızın nevrotik insanının ve gittikçe yaygınlaşmakta olan depresif ruh hâlinin şifası, iyilikten ve iyilik yapmaktan geçer. Yüzyılın vebası olarak görülen anlamsızlık, amaçsızlık ve boşluk duygusu ve bunların ortaya çıkardığı korku, kaygı, bulantı, öfke ve can sıkıntısı da ancak insanın kutsal ile kopardığı bağını tekrar kurması, manevî köklerine sarılması ve iyiliğin kaynağı olan Mutlak İyi’ye dönmesiyle aşılabilir. Hayatın belki de en önemli anlamı bu olmalıdır: kendini aşmak, kendi ötesine ulaşmak. Bu da ancak, bütün değerleri savunan, koruyan ve destekleyen iyilikle mümkün olabilir.
Yeryüzünde insanoğlunun tarihi kadar eskidir iyi ile kötünün mücadelesi. Çünkü varoluş ve yaradılışın hikmeti iyilerle kötüleri, verecekleri imtihan sonrası ortaya çıkarmaktır.
BEN İYİLİĞİ İYİ OLMAYI,İYİLİK YAPMAYI, İYİLİĞİN SİZE OLACAK FAYDALARINI SİZİ İYİLİK OLSU DİYE BİR ÇOK KAYNAKTAN HEKİMDEN ARAŞTIRARAK YAZDIM .
HER ZAMAN OLDUĞU GİBİ KÖŞE YAZIMLA TARİHE NOT DÜŞTÜM...
İNSANLARIN RUH HALİNİ İYİLEŞTİRECEK,YAŞAMINA HUZUR NEŞE KATACAK İYİLİK KONUSUNU KÖŞEME TAŞIDIM.
YARIN NE GETİRİR BİLİNMEZ
AMA İYİLİK YAPIN SEVGİYLE KALIN
HAYDİ SİZDE BİR ADIM ATARAK ,BİRİNİN ELİNDEN TUTARAK ,KOLUNA GİREREK
BENCE KENDİNİZE BİR İYİLİK YAPIN
MUTLAKA MÜKAFATINI GÖREREK HİSSEDEREK YAŞAYACAKSINIZ..
BENCE GEÇ KALMAYIN
İYİLİK YAPIN ...
O KEYFİ MUTLAKA YAŞAYIN .
BENDEN SÖYLEMESİ ,KALIN SAĞLICAKLA