KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı Yayımladığı 20 Temmuz Barış ve Özgürlük Bayramı Mesajında uzun süredir soğuk rüzgarların estiği ve bazı kırgınlıkların olduğu iddia edilen Türkiye ile ilgili ilişkilerinde yayımladığı 20 Temmuz Barış ve Özgürlük Bayramı mesajıyla olumlu bir hava yaratması bekleniyor.
İşte Cumhurbaşkanı Akıncı'nın Türkiye'ye teşekkür ettiği duygularınında yer aldığı 20 Temmuz Barış ve Özgürlük Bayramı Mesajı
Değerli Yurttaşlarım,
Kıbrıs tarihinin önemli bir dönüm noktasının 46. yılında hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
46 yıl önce bugün Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Kıbrıslı Türk Mücahitleriyle birlikte gerçekleştirdikleri askeri harekat Enosis’i engellemiş ve ilk kez iki kesimli, eşitlik ve güvenlik içinde yaşanabilecek yeni bir alt yapının temellerini atmıştır.
20 Temmuz 1974’te yaşananları değerlendirirken o günün konjonktürünü ve 5 gün öncesinde 15 Temmuz’da yaşananları görmezden gelmek mümkün değildir. 15 Temmuz günü Yunanistan’da işbaşında bulunan Faşist Albaylar Cuntası, Kıbrıs’taki işbirlikçileri ile birlikte düzenledikleri darbe ile önce Rum toplumunu tahakküm altına almayı, ardından da Kıbrıslı Türkleri saf dışı bırakarak adayı Yunanistan’a bağlamayı hedeflemişlerdi. 20 Temmuz’da, Birleşik Krallık Hükümeti’nin kabul etmemiş olması nedeniyle Türkiye’nin tek başına gerçekleştirmek zorunda kaldığı askeri harekat adamızın Enosis ile Yunanistan’a bağlanmasını engellemiştir. Harekatın açıklanmış olan amacı Kıbrıs Türk Halkı’nın güvenliğinin yanı sıra Kıbrıs’ın bağımsızlığının korunmasını da içermekte; Kıbrıs’ta yıkılmış bulunan uluslararası anlaşmalarla kurulmuş anayasal düzenin yeniden ihya edilmesini öngörmekteydi. Kuşkusuz oluşan yeni koşulları da dikkate alarak yeni düzenleme, en akılcı ve tüm tarafların yararına olacak şekilde iki kesimli, siyasi eşitlik zemininde bir federal yapılanma olabilirdi.
Nitekim yıllarca bunun için uğraş verildi. Yakın tarihimizde çözüme çok yaklaşıldığı zamanlarımız da oldu. Ancak bizden kaynaklanmayan nedenlerle sonuca ulaşılamadı. 2004 referandumunda Rum tarafının ret oyu Annan Planı’nı engellemiş, 2017’de ise Crans Montana’da sergilenen maksimalist tavırlar nedeniyle bir sonuç alınamamıştır.
Değerli kardeşlerim,
3 yıldır müzakeresiz bir dönem geçirdik; ne var ki her zaman söylediğim gibi, sorunun olduğu yerde, çözüm arayışlarının da süreceği bilinen bir gerçektir. Kıbrıs sorununun çözümsüzlüğü bizi daha iyi bir noktaya götürmüyor; sorunun çözümsüz kalması başka yeni sorunların da birikmesini gündeme getiriyor. Tüm tarafların meşru hak ve menfaatlerini gözetecek bir çözüm için uğraşmaya, irade ve kararlılık sergilemeye devam etmek zorundayız. Sadece Kıbrıs Türk Halkı olarak bizler değil, başta Kıbrıs Rum tarafı olmak üzere tüm ilgili taraflar Kıbrıs’ta barış, huzur ve istikrar için yardımcı olmalıdır. Bunun olmadığı yerde adamızın bölünmüşlüğünün daha da pekişeceği aşikardır. Akıp gitmekte olan zamanın buna hizmet ettiğini, yine başta Rum tarafı olmak üzere Kıbrıs’ta çözüm istediğini söyleyen herkesin görmesi gerekmektedir.
Değerli kardeşlerim,
Dünyamızı kasıp kavuran ölümcül bir virüsün yol açtığı büyük bir salgınla karşı karşıyayız. Geldiğimiz noktada dünyada artık her gün 200 bin kişiden fazla yeni vaka ve 5 binden fazla ölümle yüz yüzeyiz.
Kıbrıs’ın gerek kuzeyi gerek güneyinde durum en azından bugün itibarıyla kontrol altında görünmekle birlikte tedbiri elden bırakmamak gerektiği tüm uzmanların ortak uyarısı olmaya devam etmektedir.
Covid 19 olayı ilk kez insanlığın tanıştığı bir virüs olduğu için bu salgına karşı bir yandan mücadele edilirken bir yandan da yeni şeyler öğrenilmektedir. Her yönüyle zor bir uğraş sürdürülüyor; ancak en genel anlamda bu salgının bize öğrettikleri arasında, daha iyi bir dünya ve daha güzel bir gelecek hedefini gerçekleştirebilmek açısından öncelik verilmesi gereken temel ilkeler de vardır.
Dünyanın en pahalı, en sofistike silahlarını üreten ülkelerin bile gözle görülmeyen küçücük bir virüs karşısında ne kadar çaresiz kaldıklarını hep birlikte gözlemledik. İnsanlığın kaynaklarını daha çok silahlanma yerine, bilime, eğitime ve araştırmaya ayırmasının ne kadar önemli olduğunu yeniden anımsadık.
Bu dönemde bireycilik, bencillik yerine toplumsal dayanışmanın, toplumlar arası yardımlaşmanın, ülkeler arası işbirliğinin büyük değerini yeniden keşfettik.
Bu çerçevede Türkiye Cumhuriyeti’nin sadece Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne değil, dünya üzerinde bir çok ülkeye yaptığı cömert tıbbi yardımlardan söz etmeden geçmek mümkün değildir. Bu vesileyle Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne Kıbrıs Türk Halkı adına teşekkürü borç bilirim. Aynı şekilde, Avrupa Birliği’ne yardımları dolayısıyla ve salgın dönemindeki gayretli çalışmalarıyla öne çıkan birçok yurttaşımız ve kuruluşumuza da takdirlerimi sunmak isterim. Kuşkusuz en büyük özveriyi canla başla çalışan sağlık çalışanlarımız ortaya koymuşlardır. Onların gayretleri ve toplumumuzun büyük oranda tedbirlere uyması en azından bugüne kadar, salgının kontrol altında tutulmasına ciddi katkı yapmıştır. Bundan böyle de aynı şekilde devam etmek, bir yandan da sıklıkla ifade edilen eksikliklerimizin de giderilmesini sağlamak şarttır.
Öte yandan ekonomik anlamda tam bir dar boğazda bulunan başta küçük esnaf ve diğer işletmelerimize de Devletin yardım elinin uzanmasının ivediliği de ortadadır.
Değerli kardeşlerim,
Geçtiğimiz Cuma günü Tekke Bahçesi Şehitliği’nde bir tören vardı. 20 Temmuz 1974 şehitlerimizden Selim Mustafa Mavili 46 yıl sonra gerçek mezarına kavuştu. Yıllarca adının yazılı olduğu ama gerçekte boş olan mezarına defnedildi. Kederli aile yakınlarının acısı sanki şehadet o gün gerçekleşmişçesine tap tazeydi. Bu duyguyu anlarız elbette ama istesek de onlar gibi hissedemeyiz.
1974 Temmuzunun koşullarında toplu gömüldüklerini sonradan anladığımız, 20 Temmuz’un ilk şehidi Ecvet Yusuf, Şehit Ali Arabacı, Şehit Ali Kırma, Şehit Kadri Mehmet, Şehit Yücel Ahmet Dereli ve Şehit Selim Mustafa Mavili artık isimlerine düzenlenmiş mezarlarında ebedi istirahatgâhlarında bulunuyorlar. Aynı şekilde 24 şehidimiz daha Tekke Bahçesi kazılarında kimliklendirilip ebedi istirahatgâhlarına defnedilmişlerdir.
Cumhurbaşkanlığı olarak aldığımız inisiyatif ve bize bağlı olarak çalışan Kayıp Şahıslar Komitesi’nin Kıbrıslı Türk kanadının gayretleri ile 1963 yılından beri aranan Küçük Kaymaklı Şehidimiz Hüseyin Ruso’nun Tekke Bahçesi Şehitliği’nde bulunması ve aynı şekilde 1974’ten beri aradığımız Şehit İbrahim Latif’in Ortaköy Şehitliği’ndeki kazılarla bulunmuş olması, bu son dönemde Cumhurbaşkanı olarak bana büyük bir manevi huzur vermiştir. Yıllardır sevdiklerinin hiç olmazsa kalıntılarına ulaşabilmek adına çırpınan kederli şehit ailelerimizin bir nebze olsun teselli bulabilmeleri için uğraş veren ve bu sonuca ulaşmamıza yardımcı olan çalışanlarımıza ve diğer tüm emek verenlere, böylesi bir günde teşekkür etmeyi, yaptıklarının ne kadar değerli olduğunun altını çizmeyi görev biliyorum.
Sevgili yurttaşlarım,
Adını verdiğimiz ve veremediğimiz daha nice şehitlerimiz bu adada Kıbrıs Türk Halkı ilelebet var olsun diye canlarını verdiler. Bu topraklarda Kıbrıslı Türkler olarak bir azınlık olmayalım, kendi özgür ve özgün kimliğimiz ile başı dik onurlu insanlar olarak yaşayabilelim diye fedakarlıkların en büyüğünü yaptılar. Atatürk ilkelerini içselleştirmiş, demokratik, laik bir yapıda ve uluslararası hukukun içinde, sosyal adaletin hüküm sürdüğü, kendi kendine yeten, kendi kendini yöneten, irade sahibi bir toplum olarak yaşayabilmemiz için canlarını verdiler. Böylesi bir toplumsal yapıyı kurmak sadece gelecek kuşaklara karşı değil aynı zamanda gencecik yaşta yaşamını feda eden şehitlerimize karşı da borcumuzdur.
Değerli kardeşlerim,
Savaşların acıları büyüktür; bunu en çok da yaşayanlar bilir. Bu nedenle adamızda, bölgemizde ve Dünyamızda barış ve huzur içinde yeni bir gelecek inşası için her birimizin üzerimize düşeni yapması gerekiyor. Bu güzel ada her iki topluma da yeter. Bölgedeki kaynaklar adil ölçüler içerisinde ve paylaşımcı bir anlayışla ele alınırsa, bölge barışına ve istikrarına katkıda bulunur. İnsanlık kaynaklarını, birbirini tüketmek için değil, birlikte üretmek ve adil bölüşmek için kullanırsa bundan herkes kazançlı çıkar.
Bunları yaşama geçirmek çok zor biliyorum. Ancak, iyi bir yola koyulmak için hiçbir zaman geç değildir.
Büyük önder Mustafa Kemal Atatürk’ün “Yurtta Barış, Dünyada Barış” ilkesi yolumuzu aydınlatmaya devam etsin.
En iyi dileklerimle, Barış ve Özgürlük Bayramı’nı kutluyor, bu uğurda canlarını veren aziz şehitlerimizi rahmet, gazilerimizi saygı ile anıyorum. Hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.