Türkiye'de Ankara ve Samsun'da 5 gün boyunca devam edecek 11'inci Büyükelçiler Konferansı'na; Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, KKTC Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Kudret Özersay, Özbekistan Dışişleri Bakanı Abdulaziz Kamilov, Ürdün Dışişleri Bakanı Ayman Safadi, Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy ile çok sayıda büyükelçi katıldı.
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, "Biz her zaman ve her şartta Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin haklarını savunmaya devam edeceğiz. Deniz yetki alanları gibi hukuki konuda, siyasi örgüt olan Avrupa Birliği, mahkeme gibi hareket edemez. Avrupa Birliği'nin sözde tedbirlerine tabiatıyla hiçbir şekilde itibar etmeyeceğiz. Kıbrıs, bizim milli davamızdır" dedi.
Bakan Çavuşoğlu, konferansın açılış konuşmasında, dış politikada yaşanan önemli gelişmeleri ve belirlenen yeni politikaları değerlendirerek, 2 yeni girişimi ilk kez açıkladı. Çavuşoğlu, Asya kıtasında farklılıkları gözeten ve bölgeye bütüncül bakabilecek yeni politika oluşturmanın zamanının geldiğini belirterek, şunları söyledi:
"Yeniden Asya (Asia Anew) adını verdiğimiz açılımı bugün buradan ilan ediyoruz. İlişkilerimizi, bundan sonra bütüncül bir çerçeve dahilinde daha da ilerleteceğiz. Tüm Asya ile eşitlik, karşılıklı saygı, BM şartında ifadesini bulan ilkeler, ortak değerler ve uyum üzerinden yepyeni bir enerji yakalamak istiyoruz. Asya'yı bir bütün olarak kucaklamamız için gereken araçları, devlet, özel sektör, üniversite ve halklarımızın iş birliği zemininde geliştireceğiz. Eğitim, savunma sanayii, yatırımlar, ticaret, teknoloji, kültür, siyasi diyalog dâhil geniş bir yelpazede düşüneceğiz. Tüm bunları yaparken, eylül ayından itibaren Asya kıtasındaki en geniş katılımlı forum olan Asya İş Birliği Diyaloğu'nun 2019- 2020 Dönem Başkanlığı'nı üstleneceğiz."
Diğer girişimin ise sayısal teknoloji alanında olacağını vurgulayan Çavuşoğlu, "Küresel eğilimlerin daha etkin bir şekilde takip edilebileceği, erken uyarı sistemlerinin krizleri önleyebileceği, kamu diplomasisinin hedef kitlelere doğrudan ulaşabileceği, konsolosluk hizmetlerinin daha verimli şekilde sunulabileceğini görüyoruz. Çatışma sahası son nesil otonom silahlarla değişecek. Çatışmaların önlendiği ve çözüldüğü diplomasi masaları da büyük verinin ve yapay zekanın sunduğu yeni imkanlardan beslenecek. Dolayısıyla bakanlığıma, yeni teknolojilerin dış politikaya etkilerinin araştırılması ve dönüşüm çalışmalarının ilgili kurumlarımızla iş birliği içinde başlatılması talimatını vermiş bulunuyorum" dedi.
Bakan Çavuşoğlu, Türkiye'nin dış politikasında, özellikle milli güvenliğe doğrudan tehdit oluşturan bazı konular olduğunu belirterek, ABD'nin somut adımlar atmasını beklediklerini söyledi. ABD'den Suriye'de PKK/PYD/YPG ile angajmanını sonlandırması ve FETÖ yapılanmasına yönelik iade taleplerinin bulunduğunu belirten Çavuşoğlu, "İade taleplerimize olumlu yanıt vermesini bekliyoruz" diye konuştu.
Bakan Çavuşoğlu, Rusya'dan ihtiyaçlar doğrultusunda S-400'leri satın aldıklarını kaydederek, "Hal böyleyken, bu meseleyi F-35 programındaki mevcudiyetimiz ve bizimle hiçbir alakası olmayan bir yaptırım yasası ile irtibatlandırmak müttefiklik anlayışıyla bağdaşmıyor. Bu konuyu en iyi anlayanın da ABD Başkanı Trump olduğunu görüyoruz. Amerika Birleşik Devletleri'nden yapıcı yaklaşımların gelmesi durumunda ilişkilerimizde birlikte düşünme ve sonuç odaklı istişare ve iş birliği modeline dönmemiz mümkündür" dedi.
Bakan Çavuşoğlu, ABD'nin İran'a yönelik yaptırımlarının hem bölgeye hem de Türkiye'nin ekonomisine zarar verdiğini belirterek, "Gerginliğin düşürülmesi için tek taraflı adımların değil, diyalog ve diplomasi yolunun tercih edilmesi gerekmektedir" diye konuştu.
Orta Doğu'da 'Arap Baharı'na yol açan sorunların devam ettiğini kaydeden Çavuşoğlu, "Türkiye ne pahasına olursa olsun Filistin davasını savunmaya devam edecektir. Irak'ta istikrar ve huzurun bozulması, bölgemizi olumsuz etkiledi. Irak'ın anayasal düzeni çerçevesinde, sürdürülebilir barış ve kalkınma temelinde kendi ayakları üzerinde durması, bölgenin de barış ve istikrarına katkı sağlayacaktır. Bunun için tüm dünya elini taşın altına koymalıdır. Irak'ın yeniden imarı, 21'inci yüzyılın bölgesel düzen kurucu, tarihi bir projesidir. Bu konuda sadece konuşmuyor, gereğini yapıyoruz. En cömert katkıları Irak'ı dost ve kardeş gören Türkiye sağlamakta" dedi.
'KIBRIS BİZMM MİLLİ DAVAMIZDIR ,KKTC’NİN HAKLARINI SAVUNMAYA DEVAM EDECEĞİZ'
Türkiye'nin zorlu coğrafyada bulunduğunu belirten Çavuşoğlu, "Bu zorlu coğrafyanın denizde bulduğu karşılık, Doğu Akdeniz'dir. Dünyanın 3 kıtasının birleşme noktası olan Doğu Akdeniz'de, Türkiye'nin ve Kıbrıs Türklerinin meşru hak ve çıkarlarını dikkate almayan adımların başarıya ulaşmasına izin vermeyeceğiz" diye konuştu.
Kıta sahanlığı faaliyetlerine başlanan 'Fatih' sondaj gemisinin ardından 'Yavuz' sondaj gemisinin de KKTC'nin Türkiye Petrolleri'ne ruhsat verdiği alanlarda çalışmaya başladığını belirten Bakan Çavuşoğlu, şunları söyledi:
"Bizim istediğimiz, zenginliklerin hakça paylaşılması, iş birliği zemininde ortak çözüm bulunması. Bunun için Kıbrıs Türk makamlarının iyiniyetli bir anlayışla sundukları yapıcı öneriler takdir edilmelidir. Biz her zaman ve her şartta Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin haklarını savunmaya devam edeceğiz. Deniz yetki alanları gibi hukuki bir konuda, siyasi bir örgüt olan Avrupa Birliği, mahkeme gibi hareket edemez. Avrupa Birliği'nin sözde tedbirlerine tabiatıyla hiçbir şekilde itibar etmeyeceğiz. Kıbrıs bizim milli davamızdır. Kader birliğimizin bulunduğu Kıbrıs Türk halkının siyasi eşitliği ve güvenliği vazgeçilmezdir. Bu temelde hiçbir çözüm modelini dışlamıyoruz. Herhangi bir çözüm modelini de dayatmıyoruz. Sonuç odaklı bir müzakereye varız; ama sırf müzakere yapmış olmak için yeni bir süreç başlatmanın hiçbir yararı yoktur."
ÖZERSAY: SADECE TÜRK TARAFINDAN ŞARTLARIN DEĞİŞTİRİLMESİ BEKLENEMEZ
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Kudret Özersay, Ankara'da düzenlenen 11'inci Büyükelçiler Konferansı'nda konuştu. Özersay, Kıbrıs sorununun çözümü için taraflar arasında güvene ihtiyaç olduğunu söyledi. Mevcut durumda iki ülke arasında 'güven krizi' olduğuna değinen Özersay, "Birbirine bu anlamla güvenmeyen toplumların federal ortaklık düzeyinde zenginliği paylaşması imkansız değildir; ama zordur. Federal kültürün varlığı için tecrübeye sahip olması gerekir. Önümüzde 2 şart var. Bu şartları değiştirip, federal ortaklığı mümkün kılacağız ya da bu şartları değiştiremiyorsak bugün mevcut şartlara uygun modeli masaya koyacağız. Bu doğal ve olması gerekendir. Sadece Türk tarafından bu şartların değiştirilmesi beklenemez" dedi.
'RUM TARAFI PAYLAŞMAYA HAZIR HALE GELMEDİ'
Türk tarafının son dönemdeki bazı adımlarının, Kıbrıs Rum tarafında rahatsızlığa neden olduğunu vurgulayan Özersay, bu adımların dengeleri değiştirebileceğini belirterek, şunları söyledi:
"Attığımız bu adım belki Kıbrıs'ta bazı şartların değişmesine yardımcı olur. Bugüne kadar Kıbrıs Rum tarafı paylaşmaya hazır hale gelmedi. Uluslararası toplum adadaki şartların değişmesi için adım atmıyorsa o zaman bizden bir federal ortaklık istemeye hakkı yoktur. Bu şartlara göre müzakere edilecek ortaklık başka bir ortaklıktır demenin zamanı gelmiştir bence, çözüm budur. Paradigma değişimi dediğim şey budur. Geçen 50 yıllık zamanda federal ortaklık dışındaki çözüm modelleri çözümü belki de baltalamak için gündeme getirildi. Şu an tam tersi çözüm olsun, diye bu konu gündeme getirilmeli. Çözüm için federal ortaklık dışında başka ortaklıklar gündeme getirilmeli."
'2011 YILINA KADAR YAPILAN YANLIŞLARI SADECE PROTESTO ETTİK'
Bakan Özersay, Kıbrıs'ta gelecek dönemde, müzakere zemininde değişiklik olacaksa paylaşmaya dayalı ortaklık yerine iş birliğine dayalı modelin oluşturulması gerektiğini belirterek, "İş birliğine dayalı ortaklıktan kastım şu; sınırlı sayıda iş birliği yapabileceğimiz, güveni tesis edebileceğimiz ve bu ortaklığın evrimsel bir süreçle kademeli olarak ucu açık biçimde günün sonunda bu ortaklığın nasıl bir biçime dönüşeceğine karar vermeksizin iş birliği yapmaya başlamamız gerekir. Turizm, suçların iadesi, kara para, terörle mücadele insan kaçakçılığı mülteciler konusunda iş birliği yapılması geleceğe yönelik yapılacak iş birliğinin dönüm noktası olabilir" dedi.
Hidrokarbon ve gaz konusunda, 2011 yılına kadar Kıbrıs Türk tarafı ve Türkiye Cumhuriyeti olarak daha farklı paradigma izlenildiğini vurgulayan Özersay, şunları söyledi:
"Sadece yapılan yanlışları protesto eder durumdaydık. Birleşmiş Milletler'e çok güzel çok güzel protesto mektupları yazdık. Kıbrıs Rum tarafı da atmış olduğu tek taraflı adımlarla oldubitti yaratıyordu. 2011 yılına kadar bu paradigma içerisinde hareket ettik. 2011 yılında doğal gaz konusunda bir paradigma değişikliğine gittik. Bugün Doğu Akdeniz bölgesinde sahada bir denge kurulabildiyse bunun sebebi bu paradigma değişikliği. Kıbrıs müzakerelerinde ortaklığın şekli konusunda da bir paradigma değişikliğine gidilmeli. 50 yılda karşılıklı güvenin olmadığı ortamda kapsamlı çözüm metninin bir ortaklık kurulması konusunda etkili bir yöntem olmadığını gördük. Kıbrıs’ta geçen süre zarfında yapıcı muğlaklık içeren belgeler üzerinden sorunu çözemeyeceğimizi öğrenmemiş olmamız gerek. Binlerce sayfadan oluşan kapsamlı çözüm anlayışı yerine evrensel, kademeli bir modeli gündeme alıp yerleşmiş kalıpların dışında düşünmeye başlamamız gerek."